12 Ocak 2019 Cumartesi


İŞ DÜNYASINDA Y KUŞAĞINI ANLAMAK

Y kuşağını yönetmek ve Y kuşağından verim almak son 10 yıldır iş dünyasının en büyük sorunlarından biri olmuştur. Bugünlerde iş dünyasında Y kuşağının yönetici kadrolarına girmesi ile X kuşağı ve Y kuşağı arasında çatışmalar daha belirgin bir şekilde baş göstermiştir. Makalemizde X-Y kuşağının özelliklerini ve bu çatışmanın sebeplerini irdeleyeceğiz.

Öncelikle halihazırda yaşayan ve iş dünyasında olan kuşakları tanıyalım. Günümüzde yaşayan dört kuşak şu şekilde sınıflandırılmıştır; Baby bommers (1946-1964), X kuşağı (1965-1980), Y kuşağı (1981-2000) ve Z kuşağı (2000-...). Bugün iş dünyasının tamamına yakını X ve Y kuşağından oluşmaktadır. Bu sebeple makalemizde bu iki kuşağa odaklanıyor olacağız.

X kuşağı iş hayatında uzun süre aynı iş yerinde çalışacak kadar sadık, şirketin ve ekonominin içinde bulunduğu koşulları kabullenecek kadar kanaatkarlar. Kendilerini garantiye almayı seviyorlar, güvenilir ve görev odaklılar. Çalışkanlar, motivasyonları başarı ve unvan olarak nitelendiriliyor. Teknoloji ile sonradan tanışmış olsalar da ayak uydurmayı başarabildiler. Otoriteye saygılılar ve iş dünyasının favori jenerasyonu olarak görülüyorlar.

Y kuşağı iyi eğitimli ve kendini geliştirmeyi seven bir jenerasyon. Y kuşağının en belirgin özelliği iş hayatı ve özel hayat dengesini önemsiyor olmalarıdır. Sadık değiller ve kurumsal bağlılıkları X kuşağına oranla çok daha düşük, bu sebeple aynı iş yerinde uzun süre çalışmazlar. Donanımlı, hırslı, duyarlı ve yaratıcılar. Bunların yanında değişken, tartışmacı, itirazcı ve sorgulayıcılar. Teknoloji ile araları iyi, yeniliklere açıklar. İş ahlakları var, fakat çalışmayı sevmiyorlar. Etiğe ve sosyal sorumluluğa önem veriyorlar. Kanaatkar değiller, özgüvenleri de yüksek olduğundan haklarını aramayı iyi biliyorlar. Saygıyı kıdeme göre değil, hak edene gösteriyorlar. Eğlenceli ve sosyal bir çalışma ortamları olsun istiyorlar. Sosyal medyaya bağımlılar, fakat aynı anda birden fazla işe odaklanabiliyorlar. Gelişimlerine önem veren, kariyer fırsatları sunan, özel hayata zaman ayırma fırsatı sunan ve maddi imkanları iyi olan şirketlerde çalışmak istiyorlar.

X kuşağı geleneksel yaklaşımı benimserken Y kuşağı geleneksel yaklaşımı reddediyor. İş dünyası Y kuşağını yönetmekte zorlanıyor, çünkü Y kuşağı daha talepkar bir jenerasyon. X kuşağı kendileri gibi kanaatkar olmalarını beklerken Y kuşağı üyeleri bu durumu önemsemiyorlar, talepleri şirketlerin ve ekonominin içinde bulunduğu koşullardan bağımsız olarak karşımıza çıkıyor. Y kuşağı üyeleri sabırsızlar ve iş hayatında hemen yükselmek istiyorlar. X kuşağına oranla daha donanımlılar, pozisyonunu garanti altında görmek isteye X kuşağı yöneticileri tarafından baskılanıyorlar. Şartlar kendilerine uymadığında iş değiştiriyorlar. Özgüvenlerinin yüksek olması da sürekli iş değiştirmelerindeki başka bir etken. Y kuşağının sürekli iş değiştirmesi kendilerine yatırım yapan X kuşağı yöneticilerinin tepkisini alıyor ve durum iki kuşak arasında olumsuz bir bakış açısı yaratıyor.
Y kuşağının iş hayatına kazandırabileceği en büyük değer verimliliktir. Geçtiğimiz yıllarda iş dünyası, yaptığı kurumsal düzenlemeler ile Y kuşağının karakteristik özelliklerini anlamaya ve onlardan verim almaya istekli olduğunu göstermiştir. Y kuşağını anlamayan şirketler ise verimsizlik içerisinde debelenmekte, küçülmekte ve yok olmaya yüz tutmuş durumdalar.

Z kuşağı üyeleri birkaç sene sonra iş hayatına katılmış olacaklar, hatta bazıları şimdiden katıldı bile. Z kuşağı teknolojinin içerisine doğduğu için karakteristik özellikleri çok farklı bir jenerasyon olarak karşımıza çıkacak ve iş hayatına çok farklı bir anlayış getirecektir. Henüz Y kuşağı yeterince anlaşılmamışken iş dünyası tarafından endişe ile beklenen Z kuşağının nasıl karşılanacağı ise merak konusu.

24 Eylül 2016 Cumartesi



FAKİRLİĞİN KISIR DÖNGÜSÜ


                Fakirliğin kısır döngüsü Ragnar Nurkse’ye(1907-1959) ait olan bir iktisat teorisidir. Bu teori temel olarak gelişmekte olan ülkeler ve gelişmiş ülkeler arasındaki gelir farkının neden sürekli açıldığını açıklamaktadır. Ragnar Nurkse’ye göre bu bir kısır döngüdür. Düşük gelir, düşük tasarrufa, düşük tasarruf da düşük yatırıma sebep olmaktadır. Bu durum verimliliğin arttırılmasına engel teşkil edip yoksulluğa mahkum kılmaktadır. Kalkınmanın sağlanabilmesi için bu kısır döngünün bir yerden kırılması gerekmektedir.
               

            Fakirliğin kısır döngüsü ülke ekonomilerinde olduğu gibi toplumdaki küçük ekonomiler içerisinde de geçerli bir teoridir. Gözlemlediğim kadarıyla düşük gelirli ailelerin çocukları ekonomik eksiklikler içerisinde sosyal statüsünü yükseltmekte, yüksek gelirli ailelerin çocuklarına oranla daha fazla zorluk çekmektedirler. Yüksek gelirli aileler çocuklarını en iyi okullara gönderip en iyi imkanlarda iş hayatına hazırlarken, düşük gelirli aileler bu yolculukta rakipleri karşısında yetersiz kalmaktadır. Yahut anne babalarından bahsedelim. Enflasyon ve faiz gibi diğer bütün etkenleri dışlayarak çok basit bir hesap yapalım. Orta gelirli 3 kişiden oluşan bir X ailesi düşünün, kirada oturuyorlar ve ev almak için para biriktiriyorlar. Ailenin aylık geliri 6 bin TL’dir. Her ay ev almak için 2 bin TL tasarruf yapabilmektedirler. Ortalama bir daire fiyatının 300 bin TL olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda bu aile 12,5 yılda bir ev alacak kadar para biriktirebilmektedirler. Diğer taraftan yine 6 bin TL geliri olan 3 kişilik bir Y ailesi düşünün, bu ailenin önceden kalma 10 adet dairesi bulunmaktadır. Bir dairenin kira geliri aylık 1000 TL’dir. Ailenin her ay toplam geliri 16 bin TL olmaktadır. Y ailesi her ay 12 bin TL tasarruf yapabilmektedirler. Y ailesi 2 yılda yeni bir alabilecek kadar para biriktirebilmektedir. Yani X ailesi 1 ev alana kadar Y ailesi 6 ev alabilmektedir. Bu durumda X ilesi ile Y ailesi arasındaki ekonomik ve buna bağlı olarak sosyal statü farkı sürekli açılmaya devam edecektir. Bu kısır döngüyü kırabilmek için X ailesinin tasarruflarını bir şekilde arttırmaları gerekmektedir. Ne zaman bir yerlerde işçisin sen işçi kal sözlerini duysam, aklıma fakirliğin kısır döngüsü teorisi gelir.

3 Temmuz 2015 Cuma


GİZLİ GÜÇLER

Hepimizin sevmediği, zayıf hissettiren ve iş dünyasında kabul görmeyen özellikleri var ve Farkına vardıkça onlardan kurtulmaya çalışıyoruz. Fakat onlardan kurtulmak gerçekten çok zor. Zayıf yönlerinizin aslında sizler için birer gizli güç olduğunu söylesem?

Karakterinizdeki en zayıf yönleri düşünün. En sevmediğiniz ve zayıf olduğunuzu düşündüğünüz yanlarınız nelerdir? Aşağıdaki 14 maddeye dikkatlice bakın ve size en yakın olan 3 tanesini seçin:

1)Düzensiz                                                             8)Sıkıcı
2)Sert                                                                     9)Hayalci
3)İnatçı                                                                  10)Karamsar
4)Kararsız                                                              11)Tehditkar
5)Patavatsız                                                           12)Zayıf
6)Duygusuz                                                           13)Kibirli
7)Utangaç                                                              14)Sabırsız


       
İçlerinden size en yakın olan 3 tanesini seçtiniz mi? Süper. Hemen ben neymişim deyip üzülmeyin. Şimdi en zayıf olduğunuz 3 özelliği aşağıdan bulun ve onların karşılarındaki özelliklere bakın:


1)Düzensiz----> Yaratıcı                                        8)Sıkıcı----> Sorumlu
2)Sert----> Disiplinli                                               9)Hayalci----> Pozitif
3)İnatçı----> Özverili                                              10)Karamsar----> Gerçekçi
4)Kararsız----> Esnek                                           11)Tehditkar----> İddialı
5)Patavatsız----> Coşkulu                                     12)Zayıf----> Mütevazi
6)Duygusuz----> Soğukkanlı                                 13)Kibirli----> Kendine güvenen
7)Utangaç----> Sempatik                                       14)Sabırsız----> Heyecanlı

Seçtiğiniz 3 zayıf özelliğinize karşı gelen maddeleri belirlediniz mi? 

Seçtiğiniz bu 3 zayıf özelliği onlara karşı gelen güçlü özelliklere çevirebilir misiniz? Ya da bu zayıf yönlerinizi güçlü yönleriniz olarak yorumlayabilir misiniz? Evet bence bunu yapabilirsiniz ve bunu yapabildiğiniz zaman zayıf yönlerinizin aslında sizler için birer gizli güç olduğunu göreceksiniz.









İNTERNET BAĞIMLILIĞI

Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gittikçe hızlandığı ve teknolojinin aynı hızla günlük yaşamımıza girdiği düşünüldüğünde cep telefonları, bilgisayarlar ve internet teknolojilerinin yaşamımızdaki yeri vazgeçilmez hale gelmiştir. Ancak günümüz gelişmiş teknolojilerinden olan bilgisayar ve internet kullanımının yaşamımızda istenilen bilgiye anında ulaşabilme, bilgi paylaşımını sağlayabilme gibi getirdiği kolaylıklar yanında çok sık kullanımından kaynaklanan bir çok problemi de beraberinde getirmektedir. İnternet, bir bilgi ve iletişim kaynağı olmanın ötesinde, bazı kişiler için bağımlılığa dönüşmüş durumdadır. Birçok kişi, gerçek dünyada karşılığını bulamadığı tutkuların ve tutsaklığın karşılığını sanal dünyada bulmaktadır.
Teknolojinin gelişmesiyle internet kullanımı da bir hayli yaygınlaştı. Ülkemizde de internet kullanımı bir hayli yaygın, nüfusa göre internet doygunluk oranı da yüzde 46.3 civarında. Bu oranın küresel gelişmeyle birlikte daha da artacağını düşünüyorum.
İnternet sosyal iletişimi artıran ama aynı zamanda sosyal izolasyona neden olan bir araçtır. Hem iletişimi kolaylaştırır, hem de iletişimin yakınlığını bozarak iletişimi sağlıksız bir boyuta sokar.
İnternet bağımlılığının en yaygın türleri arasında pornografi tutkusunun ilk sıralarda yer aldığı görülürken, onu oyun tutkusu, sosyal medya aktiviteleri (facebook, twitter, askfm, swarm, bloglar….), bilgi bağımlılığı, bilgisayar kurtları ve kumar tutkusu izliyor.

İnternet Bağımlılığı Merkezi'ne göre İnternet bağımlıları depresyon ve kaygı bağlantılı rahatsızlıklar yaşamakta ve hoş olmayan düşünce ve stres yaratan durumlardan kaçmak amacıyla İnternet'in düşlemsel ögelerini kullanmaktadırlar.
Birinin internet bağımlısı olduğunu anlamak zordur, çünkü bu konuda sürekli farklı teoriler öne sürülmüştür. Ancak genel olarak uzmanlar haftada 8 ila 40 saat arasında internete giren kişileri, bağımlı olarak nitelendiriyor. İnternet bağımlılarının yüzde 50'sinde ise başka bir psikiyatrik rahatsızlık bulunduğu iddia ediliyor. İnternet bağımlılığı bulgusuna rastlanan hastaların %86'sında ise diğer zihinsel sağlık sorunlarının görüldüğü gözlenmiştir. 

İnterneti çekici kılan özellikler:

·         İnternette kim olmak istiyorsanız o olabilirsiniz. Kimlik belirsizliği insanlara çekici gelir ve insanlar kolaylıkla kimliklerini saklayabilirler.Bu nedenle özgür davranabilirler ve toplum kurallarının bastırmış olduğu egolarını internet yoluyla tatmin etmek isteyebilirler. İşadamıysanız bir hırsız, hırsızsanız bir işadamı olabilirsiniz. Kendi kimliğinizi tehlikeye atmadan yaşabilirsiniz.
·         Farklı bir kimlik kazanabilirsiniz. Buna özellikle online oyunlardan pek çok örnek verebiliriz. Mesela günlük hayatta sönük kalmış biri online bir oyunda pek çok kişiye liderlik edip saygınlık kazanabilir.
·         Bir grubun parçası olabilirsiniz ve bu grup içindeki rolünüz gerçek hayattan çok farklı olabilir.
·         Göz göze gelmenize ya da aynı ortamda olmanıza gerek yoktur. İnsanlar göz kontağında bulunmaktan zorluk çektikleri için toplumdan kaçarlar. İnternet ve bilgisayarda ise yakın temasta bulunmadan istediğinizi söylemenize yardımcı olur. Bir sarhoş veya uyuşturucu kullanmış biri kadar cüretkar ve utanmaz davranabilirsiniz.
  
Aşırı internet kullanımı ve bağımlılığın belirtileri



-İnternet ile ilgili aşırı zihinsel uğraş. (Sürekli olarak interneti düşünme, internette yapılan aktivitelerin hayalini kurma, internette yapılması planlanan bir sonraki etkinliği düşünme vb.)

-İstenilen keyfi almak için giderek daha fazla oranda internet kullanma ihtiyacı duyma.
-İnternet kullanımını kontrol etme, azaltma ya da tamamen bırakmaya yönelik başarısız girişimlerin olması.
-İnternet kullanımının azaltılması ya da tamamen kesilmesi durumunda huzursuzluk, çökkünlük ya da kızgınlık hissedilmesi.
-Başlangıçta planlanandan daha uzun süre internette kalma.
-Aşırı internet kullanımı nedeniyle aile, okul, iş ve arkadaş çevresiyle sorunlar yaşama, eğitim ve kariyer ile ilgili bir fırsatı tehlikeye atma ya da kaybetme.
-Başkalarına (aile, arkadaşlar, terapist vb.) internette kalma süresi ile ilgili yalan söyleme.
-İnterneti problemlerden kaçmak veya olumsuz duygulardan (çaresizlik, suçluluk, çökkünlük, kaygı) uzaklaşmak için kullanma. 
Araştırmalara göre bağımlılığın erkeklerde görülme sıklığının kızlardan 2 veya 3 kat daha fazla olduğunun tespit edildiği vurgulanmıştır.
İnternet bağımlılığının sadece psikolojik değil, fiziksel rahatsızlıklara da yol açtığı bildirilirken, sıklıkla görülen fiziksel rahatsızlıklar arasında;
·         Obezite,
·         Karpal tünel sendromu ( El parmaklarının hareket ve hissini sağlamada önemli rolü bulunan median sinirinin sıkışması ve buna bağlı birçok rahatsızlık),
·         Postür bozuklukları(Duruş bozukluğu) ve buna bağlı yorgunluk, sırt ağrısı, baş ağrısı ve solunum yetmezliği, eklem sertliği ve eklem hastalıkları
·         Uzun süre bilgisayar başında kalmaya bağlı epileptik nöbet(kısa süreli beyin fonksiyonlarının bozukluğu) sayılıyor
Evimizde, okulda, işyerinde, sokakta her yerde teknoloji var. Yeni dünya düzeni teknolojiyi kullanmaya bizi zorluyor. Yeni nesli daha çok zorlayacak. Bugün banka, televizyon derken gelecekte okullar da bilgisayarlaşacak. Bundan kaçış yok, internet kullanmadan toplum içinde yaşamak gitgide imkansız bir hal almaya başladı. Madem kaçış yok bunu bağımlılık haline dönüştürmek yerine kontrol altına almalıyız, birçoğumuz bunu zaten başarmış durumdadır.
Uzmanlar haftada 8-40 saati bilgisayar başında geçiren kişilerin klinik tedavi almaları gerektiğini belirtiyorlar.İnternet bağımlılığının nitelikleri ve belirtileri henüz tam belli olmadığından klinik olmayan kesin bir çözüm öne sürülemiyor. Ancak internet bağımlıları için birkaç tavsiyede bulunabilirim:
-Sosyal aktiviteler, sinema, tiyatro, müze ve sportif faaliyetlere zaman ayırın
-Arkadaşlarınız ile internet dışı yollarla iletişim kurmaya çalışın
-Sınırsız internet bağımlılığı tetikliyor, bu yüzden ihtiyacınızı karşılayacak bir internet paketi alın, fazlasını değil
-Giriş sayfanız sürekli kullandığınız sosyal paylaşım sitelerinden biriyse değiştirin.
-İşiniz gereği internete girdiğinizde sürekli kullandığınız sosyal paylaşım sitelerine girmeden işinizi halledip çıkın.
-Sosyal paylaşım sitelerini daha uzun aralıklarla ve daha kısa süreli kontrol etmeyi deneyin
-İnternet başında geçirdiğiniz sürenin farkında olun ve kendinize tanıdığınız sürenin dışına çıkmamaya özen gösterin
İnterneti bazen birilerine daha yakın olmak, bazen de birilerinden ya da birşeylerden kaçmak için kullanırız. Bunu yapmak yerine sorunun ne olduğunu bulup halletmeyi deneyin
Alkol, sigara bağımlılığı gibi internet bağımlılığından kurtulmak da sizin elinizde, yukarda saydıklarımdan hiç biri sizin kararlılığınız kadar etkili olmayacaktır
.